Bu sayfayı yazdır

AVRUPA BİRLİĞİNE ÜYE ÜLKELERDE YASAL OLARAK İKAMET EDEN VATANDAŞLARIMIZIN AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNDAN DOĞAN HAKLARI

AVRUPA BİRLİĞİNE ÜYE ÜLKELERDE YASAL OLARAK İKAMET EDEN VATANDAŞLARIMIZIN AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNDAN DOĞAN HAKLARI

12.09.1963 tarihli Ankara Anlaşması, 23.11.970 tarihli Katma Protokol ile I/80, II/80 ve III/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararları (OKK) ve Gümrük Anlaşması, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki Ortaklık Hukukunu oluştururlar. Ortaklık Hukukunu oluşturan bu anlaşma ve kararların yanında bir de Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD)’nın vermiş olduğu kararlar var ki, bunlarla yurtdışındaki vatandaşlarımız ayrıcalıklı bir konuma gelmektedirler. ABAD’ın önemli görülen kararları tarih ve sayıları verilmek suretiyle özetlerine Müşavirliğimiz sitesinde ayrıca yer verilmiştir.

 

Söz konusu anlaşma ve  kararlar, AB üyesi ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızı ve aile fertlerini son derece yakından ilgilendiren

 

AB üyesi ülkeler ile Türkiye arasında işçilerin serbest dolaşımının kademeli olarak gerçekleştirilmesi,

AB üyesi ülkeler ile Türkiye arasında serbest dolaşımın gerçekleştirilmesine kadar üye ülkelerde bulunan Türk işçilerinin istihdamının kolaylaştırılması,

AB üyesi ülkelerde çalışan Türk işçilerine ücret ve diğer çalışma koşulları açısından vatandaşlığa dayalı ayrımcı işlem yapılmaması,

AB üyesi ülkelerde bulunan Türk işçilerinin ve aile fertlerinin sosyal güvenlik haklarının korunması,

Türkiye ile AB üyesi ülkeler arasında genç işgücü mübadelesinin teşvik edilmesi

 

gibi önemli  hükümler içermektedir.

 

Avrupa Birliği ile Türkiye arasında Ortaklık Hukuku’nun uygulanması ve gelişmesini  sağlamak üzere kurulmuş olan Ortaklık Konseyi, serbest dolaşımın birinci kademe uygulama esaslarını belirlemek üzere 20.12.1976 tarih ve 2/76 sayılı , ikinci kademe uygulama esaslarını belirlemek üzere 19.9.1980 tarih ve 1/80 sayılı kararlar ile AB üyesi ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinin üye ülkelerdeki Türk işgücüne ve aile fertlerine  uygulanması esaslarını belirlemek üzere de 19.9.1980 tarih ve 3/80 sayılı kararı almıştır.

 

1985 yılından bu yana, Türkiye-AB Ortaklık Hukuku’ndan doğan hakların ihlal edildiğini düşünerek bulundukları üye ülkelerin mahkemelerine başvuran vatandaşlarımızın davalarının bir çoğunun ilgili mahkemelerce yorum kararları alınmak üzere intikal ettirildiği Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD), söz konusu davalarla ilgili olarak 1987 yılından günümüze kadar vatandaşlarımızın lehine son derece önemli kararlar almıştır.

 

Bu bağlamda 1 Ocak 2005 tarihinde yürürlüğe giren Alman İkamet Kanunu, Kanunun 4’üncü maddesinin 1’inci ve 5’inci fıkralarında Türk vatandaşlarının  AB-Türkiye Ortaklık Hukuku düzenlemelerinden doğan çalışma ve buna bağlı olarak da ikamet hakları ilk defa bir üye ülkenin Kanunu içinde tanımakta, hak sahibi Türk uyrukluya bu hakkını yetkili mercice düzenlenecek bir ikamet müsaadesi ile teyit ettirme yükümlülüğü getirmektedir. Kanun’a göre, yetkili mercice düzenlenen “ikamet müsaadesi”,  çalışma ve ikamet hakkı önceden Türkiye-AB ortaklık hukukuna göre doğduğu için hak doğurucu nitelikte bir müsaade sayılmamakta, bir  anlamda “hakkın tescili” hükmünde değerlendirilmektedir.

 

1/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı, işçi ve sözleşmeli (Angestellte) konumundaki  vatandaşlarımıza ve aile fertlerine bulundukları üye ülkenin istihdam piyasasında bazı avantajlar getirmektedir. Bu Karara göre, vatandaşlarımızın  bulundukları üye ülkelerde çalışma süreleri arttıkça,  hukuki konumları da güçlenmektedir. Bu nedenle, 1/80 sayılı  OKK’nın  aşağıda açıklanan bazı maddelerinin iyi bilinmesinde büyük yarar bulunmaktadır:

 

6.’ncı Madde

Bir üye ülkenin yasal işgücü piyasasına kurallara uygun şekilde dahil olan bir Türk işçisi

 

1 yıllık yasal çalışmadan sonra,  aynı işyeri nezdinde çalışma iznini uzattırma hakkına,

3 yıllık yasal çalışmadan sonra, AB üyesi ülke vatandaşlarının öncelik hakkı saklı kalmak kaydıyla aynı meslekte,dilediği işveren nezdinde açık işe başvurabilme hakkına,

4 yıllık yasal çalışmadan sonra bulunduğu üye ülkede dilediği meslekte ve dilediği işveren nezdinde çalışma hakkına  sahiptir.

 

7.’nci Madde

Bir üye ülke işgücü piyasasına girmiş bir Türk işçisinin  aile birleştirmesi  yoluyla yanına gelen aile fertleri

 

O üye ülkede en az 3 yıllık ikametten sonra, AB üyesi ülke vatandaşlarının öncelik hakkı saklı kalmak kaydıyla her türlü işe başvurma hakkına; en az 5 yıllık ikametten sonra  da diledikleri her türlü işe serbestçe girme hakkına sahiptirler.

Bir Türk işçisinin üye ülkede mesleki eğitim  gören çocukları , eğitimlerini tamamlamaları halinde, anne veya babadan birinin  en az 3 yıl yasal olarak çalışmış olması kaydıyla,  ülkedeki ikamet süresi dikkate alınmaksızın işgücü piyasasına girme  ve  her türlü açık işe talip olma hakkına sahiptirler.

 

8’inci  Madde

AB üyesi ülkelerin Çalışma Daireleri, bir istihdam açığını kendi vatandaşları ile karşılayamadıkları taktirde, AB üyesi olmayan diğer ülke vatandaşlarına çağrıda bulunmadan önce o ülkede işsiz olarak kayıtlı Türk işçilerine öncelik vermeye gayret ederler.

 

9’uncu Madde

Bir üye ülkede yasal olarak çalışmış veya çalışmakta olan anne ve babasıyla birlikte oturan Türk çocukları, genel eğitim, çıraklık  eğitimi ve mesleki eğitim bakımından bu üye ülkenin çocuklarıyla eşit işlem görme hakkına sahiptirler.

 

10’uncu Madde

Üye ülkeler, yasal işgücü piyasasına girmiş olan Türk işçilerine, ücret ve diğer çalışma şartları bakımından AB üyesi ülke vatandaşlarıyla eşit işlem yapmakla yükümlüdürler.

 

13’üncü  Madde

AB üyesi ülkeler , ikametleri ve istihdamları yasal olan  Türk işçilerine ve aile fertlerine  işgücü piyasasına girmeleriyle ilgili  yeni kısıtlamalar getiremezler.

 

14’üncü Madde

Sosyal hükümler çerçevesinde kazanılan haklara, ancak kamu yararı, kamu güvenliği ve kamu sağlığı nedenleriyle kısıtlamalar getirilebilir.

 

ABAD Kararları İle Açıklığa Kavuşturulan Hususlar ve Kazanılan Haklar

 

I. Birlik Hukuku İlişkisi

 

Türkiye-AB Ortaklık Hukuku, Avrupa Birliği Hukuku’nun bir parçasıdır. Bu nedenle, ABAD, Ortaklık Anlaşması ve Ortaklık Konseyi Kararları (OKK) ile ilgili yorum kararları almaya yetkilidir.

 

II. Çalışma ve İkamet Hakkı

 

1/80 sayılı OKK’nın 6, 7, 9, 10 ve 13’üncü maddeleri üye ülkelerde doğrudan uygulanabilir niteliktedir. Bu maddelere dayanılarak Türk vatandaşları tarafından üye ülke mahkemelerinde dava açılabilir.

 

Çalışma izninin verilmesi, oturma izninin de verilmesini gerektirir. 1/80 sayılı OKK’nın 6’ncı ve 7’nci maddelerinde öngörülen  çalışma  ve ikamet süresi koşullarını yerine getirmiş Türk vatandaşları, bu maddelere dayanarak çalışma izninin yanısıra oturma izni alma hakkına da sahiptirler.

 

Çalışma ve oturma izinlerinin uzatılması hakkı, ülkeye ilk giriş veya çalışma izni verilmesindeki amaçlardan bağımsızdır. Çünkü, “çalışılan süre” doğrudan uygulanır Birlik Hukuku niteliğinde olan 6’ncı madde ile korunan  kazanılmış bir hak (müktesep hak) doğurmaktadır. Dolayısıyla başlangıçta evlilik veya eğitim   gibi nedenlerle çalışma izni verilmiş olmasına karşın bilahere bu nedenler ortadan kalkmış olsa dahi 6’ncı maddede öngörülen çalışma süresi koşulu yerine getirilmiş ise, bu madde hükmüne dayanılarak çalışma  ve oturma izninin uzatılması hakkı vardır.

 

Bir üye ülkede yasal olarak 4 yıl çalıştıktan sonra başka bir işe girmek için kendi isteği ile işinden ayrılan  bir Türk işçisi, İş Ajansı’nda kayıtlı olmak koşuluyla, o üye ülkede yeni bir iş buluncaya kadar yeterli bir süre ikamet etme hakkına sahiptir.

 

Bir üye ülkede  sadece belli bir işi yapmak üzere süresi belli bir iş sözleşmesiyle çalışmaya başlanmış olunsa bile, 1/8O sayılı OKK’nın 6’ncı maddesindeki  çalışma süreleri koşulu yerine gelmiş ise, çalışma ve oturma izninin  uzatılması hakkı doğmaktadır.

 

Ulusal mevzuat uyarınca oturma va çalışma izni alınmasını gerektirmeyen bir işte çalışan bir Türk işçisinin bu üye ülkedeki çalışması, 1/80 sayılı OKK’nın 6’ncı maddesinin 1’inci fıkrası anlamında yasal çalışmadır. Bu yasal çalışmanın mevcudiyeti, oturma izni hakkını da içerir.

 

Çalışma ve ikamet izni belirli bir işle sınırlı, belirli bir işveren nezdinde ve süreli olarak verilmiş olsa dahi aralıksız 1 yıldan fazla bir ve aynı işveren nezdinde yasal olarak çalışmış olan bir Türk işçisi, 1/80  sayılı OKK’nın 6’ncı maddesinin 1’inci fıkrası anlamında bu üye ülkede yasal iş piyasasına dahil sayılır. Bu itibarla ikamet iznini uzatma hakkı vardır (örneğin uzman aşçılar).

 

1/80 sayılı OKK’nın 6’ncı fıkrasının 3’üncü hükmüne göre işe girme hakkını henüz kazanamamış bir Türk işçisi (gemi adamı), iş piyasasınsan geçici bir süre uzak kalmasını haklı kılan, 6’ncı maddenin 2’nci fıkrasında belirtilen türde  meşru bir nedene (yıllık izin, analık, iş kazası, kısa süreli hastalık halleri nedeniyle işten uzak kalma) istinad edememesi halinde,üye ülkede yasal aralıksız çalışma süresini tamamlamak zorundadır. (10.02.2006 tarihli ve C-230/03 sayılı Sedef Kararı’nda ABAD, gemiciliğe özgü işe ara vermelerin, 1/80 sayılı OKK’nın 6’ncı maddesinin 2’nci fıkrası anlamında bir “işe ara verme” olduğunu saptayarak, anılan maddenin 2’nci fıkrasının, orada verilen örneklerle sınırlı olmadığına ve özellikle “mesleğe özgü/işe özgü ara vermeler”in de düzenleme kapsamında yer aldığına hükmetmiştir)

 

1/80 sayılı OKK’nın 7’nci maddesinin 1’inci fıkrasına göre, bulunduğu üye ülkede her türlü işe girme hakkı kazanmış olan bir Türk vatandaşı bu hakkı, ne bir veya birden fazla tutukluluk hali ve bunu takiben uzun süreli bir tedavi nedeniyle iş piyasasınsan uzun bir süre uzak kalmış olması, ne de sınırdışı kararı tarihinde reşit olması ve ikamet hakkını neşet ettiği Türk işçisinin yanında ikamet etmemesi ve ondan bağımsız bir yaşam sürdürmesi nedeniyle kaybeder.

 

1/80 sayılı OKK’nın 6’ncı maddesinin 1’inci fıkrasının 1’inci hükmü, bir üye ülkede bulunan bir Türk işçisinin bir ve aynı işveren nezdinde aralıksız olarak 1 yıl süreyle yasal çalışma koşuluna bağlı olduğu şeklinde yorumlanmalıdır.

 

1/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın 6’ncı maddesinin 1’inci fıkrası, Türk işçisinin oturma iznini aldatma yoluyla elde etmemiş olması ve idari işlemin 6’ncı maddenin 1’inci fıkrasında belirtilen bir yıllık yasal çalışma döneminin akabinde gerçekleşmiş olması halinde, üye ülke yetkili makamlarınca bir Türk işçisinin oturma izninin, bu iznin düzenlendiği tarihteki milli hukuk düzenlenmesinden dolayı oturma izninin  düzenlenmesine dair nedenlerin ortadan kalktığı gerekçesiyle geriye dönük iptal edilmesini engellediği şeklinde yorumlanmalıdır. (ABAD’ın 08.11.2012 tarih ve C-268/11 sayılı Gülbahçe Kararı)

 

Aile Fertlerinin Bekleme Süresi

 

Bir Türk işçisinin eşi, 1/80 sayılı OKK’nın 7’nci maddesindeki haklardan yararlanabilmek için eşi ile en az 3 yıl birarada kesintisiz ikamet etmek zorundadır. Ancak, elde olmayan nedenlerle   Türkiye’de eşinden ayrı olarak geçirmek zorunda kaldığı 6 ayı geçmeyen ikamet süresi hak kaybına yol açmaz.

 

Sınırdışı Edilmeye Karşı Koruma

 

Bir üye ülkede, 1/8O sayılı OKK hükümlerine göre çalışma ve ikamet hakkına sahip olan bir    Türk vatandaşının bu hakları; 1/80 sayılı OKK’nın 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrası hükmüne göre ancak,  kamu yararı, kamu güvenliği ve kamu sağlığı gerekçeleriyle sınırlandırılabilir; dolayısıyla bu hakları haiz bir Türk vatandaşının ikamet izninin sona erdirilmesi ve hakkında “ sınırdışı kararı “ verilmesi konusunda üye ülkelerin idari mercileri, kendi ülkelerinin yabancılar mevzuatı hükümlerini değil, 1/8O sayılı OKK’ nın 14’üncü maddesi hükmünü uygulamak durumundadırlar; bir Türk vatandaşı, “diğer yabancılar üzerinde caydırıcı etki sağlamak” amacıyla bulunduğu üye ülkeden sınır dışı edilemez. Bu hakları haiz Türk vatandaşları, bulundukları üye ülkenin idari ve yargı mercileri nezdinde bu hükme dayanarak hak talebinde bulunabilirler. (1/80 Sayılı OKK’nın 14’üncü maddesi / ABAD’ın 10.2.2000 tarihli NAZLI Kararı)

 

Bir Türk işçisi, 1/80 sayılı OKK’nın 7’nci maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan şartları yerine getirmek suretiyle kazandığı her türlü işe girme hakkından doğan ikamet hakkını, sadece 1/80 sayılı OKK’nın 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında belirtilen hallerde (kamu düzeni, kamu güvenliği ve kamu sağlığı nedenlerine bağlı kısıtlamalar) veya bulunduğu üye ülkeyi haklı nedenler olmaksızın önemsiz sayılamayacak bir süre terk etmiş olması halinde kaybeder.

 

1/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararının 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre, Türk vatandaşlarına tanınan  sınırdışı edilmeden korunmanın kapsamı, 29 Nisan 2004 tarih ve 2004/38/EG sayılı Avrupa Parlamentosu’nun ve Avrupa Konseyi’nin Avrupa Topluluğu Vatandaşlarının ve Aile Bireylerinin Üye Ülkelerde Serbest Dolaşım ve İkamet Haklarına İlişkin Yönergesi’nin 28’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının (a) hükmünde öngörülen AB vatandaşlarına tanınan koruma kapsamından küçüktür.  Bu nedenle, ABAD, AB ülkeleri vatandaşları için geçerli olan sınırdışından korunma düzenlemesini, Türk vatandaşlarına da benzer şekilde uygulanmaz şeklinde yorumlayarak, Nazlı Kararı’yla çizilen sınırdışından korunma  kapsamını Türk vatandaşları açısından daraltmıştır.

 

Kişisel davranışların o anda üye ülkenin ana menfaatlerinden biri için ağır bir tehlike teşkil etmesi ve sınırdışı etme önleminin bu durumun önlenmesi açısından kaçınılmaz olması halinde, 14’üncü maddenin 1’inci fıkrası, Türk vatandaşlarını buna benzer durumlarda sınırdışı edilme kararından korumamaktadır. (08.12.2011 tarihli ve C-371/08 sayılı Ziebell Kararı)

 

III. Yerleşme ve İş Kurma Hakkı

 

Ankara Anlaşması’ nın eki olup, 01.01.1973 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Katma Protokol’ün, yerleşme ve iş kurma hakkı ile ilgili yasal ve idari düzenlemelerde “kötüleşme yapılamayacağı   ( yeni kısıtlamalar getirilemeyeceği)   hükmünü   içeren  41’inci maddesinin   1’inci fıkrası, üye ülkelerde başkaca bir düzenlemeye gerek olmaksızın doğrudan uygulanabilir  niteliktedir; Türk vatandaşları, bulundukları üye ülkenin idari ve yargı mercileri nezdinde bu hükme dayanarak hak talebinde bulunabilirler. (ABAD’ın 11.5.2000 tarihli  SAVAŞ Kararı)

 

Katma Protokol’ün 41’inci maddesinin 1’inci fıkrasının, sadece merkezi Türkiye’de olup bir üye ülkede hizmet veren işletmelere değil, aynı zamanda hizmetlerin serbest dolaşımına yeni bir kısıtlama getirilmesine karşı çıkmak için bu hizmetlerin sunumlarında çalıştırılan kişilere de uygulanması; hizmetin bir üye ülkede verilmesi kaydıyla Türkiye’den kara yoluyla mal nakliyelerine de uygulanması gerekir.

 

Katma Protokol’ün 41’inci maddesinin 1’inci fıkrası, bir üye ülkenin ulusal mevzuatında, Türkiye’de bulunan bir işletmenin, bir üye ülkede hizmet sunması için çalışma izni almakla yükümlü kılınmasını Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesinden önce öngörülmemiş ise ayrıca çalışma izni alınması hükmü getirilmesini yasaklar. (ABAD’ın 21.03.2003 tarihli, C-370/01 sayılı Abatay ve C- 369/01 sayılı Şahin Kararları)

 

IV. Hizmet Sunma Hakkı

 

Katma Protokol’un 41’inci maddesinin 1’inci fıkrası, bu Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren merkezi Türkiye’de bulunan bir işletme için üye ülkede hizmet sunmak isteyen Türk vatandaşlarından,  bir üye ülkenin hükümranlık alanına girmek için ülkeye giriş vizesi istenmesini, eğer böyle bir vize zorunluluğunun Katma Protokolün yürürlük tarihinden önce  bulunmaması halinde, yasaklamaktadır. Hizmet sunma serbestliği hizmet alma özgürlüğünü de kapsamaktadır (Örneğin, turistik amaçlı seyahatler). (ATAD’ın 19.09.2009 tarihli, C-228/06 sayılı M.Soysal, İ. Savatlı Kararı. Üye ülkeler bu Karar hükmünü çok kısıtlı olarak uygulamaktadırlar.)

 

Katma Protokol’un 41’inci maddesinin 1’inci fıkrasına göre “hizmet sunma özgürlüğü kavramı”, bir hizmet almak amacıyla bir AB üyesi ülkeye giden Türk vatandaşlarının hizmet alma özgürlüğünü (pasif hizmet alma özgürlüğü) kapsamamaktadır. (ABAD’ın 24.09.2013 tarih ve C-221/11 sayılı Demirkan Kararı)

 

V. Eğitim

 

1/80 sayılı OKK’nın 9’uncu maddesinin 1’inci fıkrası (Birlik üyesi bir ülkede yasal olarak çalışmış veya çalışmakta olan anne ve babasıyla birlikte yasal olarak ikamet eden Türk çocukları, bulundukları üye ülkenin genel eğitim, çıraklık ve yüksek öğrenim dahil olmak üzere meslek eğitimine, bu üye ülkenin kendi vatandaşlarından istenilen aynı eğitime giriş formasyonu esas alınmak üzere kabul edilirler) ile 9’uncu maddenin 2’nci fıkrası (Türk çocukları, bulundukları üye ülkenin milli mevzuatında söz konusu eğitim alanlarında öngörülen avantajlardan yararlanırlar) üye ülkelerde doğrudan uygulanabilir nitelikte hükümlerdir.

 

Bir Türk işçisinin, bulunduğu üye ülkede mesleki eğitimini (Yüksek Okul ve Üniversite öğrenimi dahil) tamamlamış çocuğunun, bu ülkede herhangi bir işe başvurabilmesi için anne veya babasının  söz konusu ülkede 3 yıl çalışmış olması yeterlidir.Yani, iş başvurusunun yapıldığı tarihte annenin veya babanın hala bu üye ülkede  bulunması gerekli değildir.

 

Bir üye ülkeye aile birleştirmesi dışındaki bir nedenle, örneğin eğitim amacıyla gelmiş olan bir Türk işçisinin çocuğu, 7’nci maddede belirtilen 3 yıllık yasal ikamet süresini tamamlaması halinde o ülkede dilediği her türlü işe başvurabilme ve bu maddeye dayanarak oturma iznini uzattırma hakkına sahiptir.

 

Bir üye ülkeye eğitim amacıyla gelmiş bir Türk işçisinin çocuğu; daha sonra belli bir amaçla (mesleki becerileri geliştirmek gibi) belli bir süre çalışmış olması ve 1/8O sayılı OKK’ nın 6’nci maddesindeki çalışma süresi koşulunu yerine getirmiş  olması halinde bu maddeye  dayanarak çalışma ve oturma iznini uzattırma hakkına sahiptir.

 

VI. Sosyal Güvenlik

 

Ortaklık Konseyi’nin, AB üyesi ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinin üye ülkelerde      bulunan Türk işçilerine ve aile fertlerine uygulanmasına ilişkin 19.9.1980 tarihli ve 3/80 sayılı Kararı’nın, vatandaşlığa dayalı ayrımcı işlemi yasaklayan 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrası, üye ülkelerin hukuk düzenlerinde doğrudan etki doğurabilecek niteliktedir; üye ülkelerde sosyal sigorta dallarında bir veya birden fazla riske karşı zorunlu veya isteğe bağlı sigortalı olarak çalışan Türk vatandaşları ve bunların üye ülkelerde bulunan aile fertleri , bu ülkelerin idari ve yargı mercileri nezdinde söz konusu hükme dayanarak hak talebinde bulunabilirler. ATAD’ın 4.5.1999 tarihli SÜRÜL Kararı gereğince 3/80 sayılı OKK kapsamına giren vatandaşlarımız ikamet izinlerinin türü dikkate alınmaksızın Çocuk Parası (Kindergeld) ve Federal Çocuk ödemelerinden vatandaşlık ayrımına tabi olmaksızın Alman ve diğer AB üyesi ülke vatandaşları ile eşit koşullarda yararlanmaktadırlar.  (ABAD’ın 4.5.1999 tarihli SÜRÜL Kararı)

 

19.9.1980 tarihli ve 3/80 sayılı OKK’nın 6’nci maddesinin 1’inci fıkrası doğrudan uygulanabilir olduğundan Türk vatandaşlarının bundan dolayı üye ülkeler mahkemeleri önünde anılan maddeye ters düşen düzenlemelerin uygulanmasının hükümsüz olduğunu talep etme hakları bulunmaktadır.

 

Üye ülkede sürekli  işgöremezlik durumlarından dolayı ikamet haklarını yitirdikten sonra Türkiye’ye dönen Türk işçilerinin ek emeklilik aylığı ödeneğini kesen düzenleme, 3/80 sayılı OKK’nın 6’nci maddesinin 1’inci fıkrasına aykırıdır. Bu bağlamda, 3/80 sayılı OKK’nın 6’ncı maddesinin 1’inci fıkrası, hak sahibi Türk vatandaşlarının artık üye ülkede  ikamet etmediklerinden dolayı,  üye devletleri anılan maddede sayılan hizmetlerin kesilmesinden,  değiştirmesinden, askıya almaktan, el koymaktan açık ve kesin olarak men etmektedir.  Kısaca bu ödemeleri ikamet yerine bağlayan düzenlemeleri yasaklamaktadır. (ABAD’ın 26.05.2011 tarih ve C-485/07 sayılı Akdaş, Ağartan Kararı)

 

VII. Vatandaşlık Hukuku

 

1/80 sayılı Kararı’nın 7’nci maddesine göre  bir üye ülkenin düzenli iş piyasasına dahil olmuş bir Türk işçisinin aile bireyleri, Türk vatandaşlığının yanında ev sahibi ülkenin vatandaşlığını da almış olsalar bile, anılan 7’nci maddeden doğan haklardan aynı zamanda Türk vatandaşı gibi yararlanırlar. (ABAD’ın 09.03.2012 tarih ve C-710 ve C-9/10 sayılı Kahveci ve İnan Kararları)

 

VIII. Sendikal Haklar

 

Düzenli iş piyasasına dahil olmuş Türk işçilerinin, işçilerin menfaatlerini temsil eden ve savunan, Avusturya İşçi Odaları gibi bir kuruluşun genel kuruluna seçilebilir olma hakkını ortadan kaldıran üye ülkelerin düzenlemeleri  AB-Türkiye Ortaklık Hukukuna aykırıdır. (ABAD’ın 08.05.2003 tarihli ve C- 171/01 sayılı Kararı)

 

 

Okunma 70394 defa